Öz müziğimiz diye bir söz dolaşıyor ağızdan ağza.
Ben de düşündüm: öz müziğimin ne olduğuna aklımla mı
karar vermeliyim, yoksa özüme bakıp orada ne varsa ona
göre mi? Eğer özüme bakacaksam şöyle diyebilirim: bugüne
dek severek, isteyerek dinlediğim bütün müzikler benim
özümü oluşturur. Bu duruma göre Beethoven’ın müziği
benim özümü oluşturan müziklerdendir de, arabesk denen
tür benim özümü oluşturan müziklerden değildir, söz gelimi…
“Herhangi bir sözcüğün işitimsel imgesini
anlıkta ona karşılık gelen kavramla
buluşmadan yakalamak ve anlamak bir tansıktır.”Melih Cevdet ANDAY
James Joyce’un Ulisis’i Türkçeye çevrildiğinde Tahsin Yücel “Türk yazını artık başka bir yazındır” gibi bir şey söylemişti. Demek Ulisis’in Türkçede de dile getirilmiş olması önemli bir olay. Onu Türkçeye çeviren de önemli bir iş yapmış oluyor, oysa romana ve yazarına duyulan hayranlık dile getirildiği durumlarda, çoğunlukla çevirmenin adı bile anılmaz. Çevirmen sanki yurt dışından gelirken oradan bir roman almış ve ülkemizde basılmasını sağlamıştır, o kadar. Başka dillerde yazılmış bilimsel, düşünsel ve sanatsal yapıtların kendi dilimizde dile getirilebilmesi küçümsenebilir mi?